Hayat boyu gelişiyoruz, hayat boyu öğreniyor ve ilerliyoruz. Yaşam her daim bizi daha iyisini yapmaya, bugünü kullanarak ve dünden ders almamızı sağlayarak yarına hazırlıyor. Yarınları ise yaşam yolculuğumuza en iyi hizmet edecek şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz. Bütün bunca çaba bunca uğraş yaşamın bize bir yol olduğunu anımsatıyor. Çünkü hiç durmadan ilerlemek istiyor ve bir yerlere varmak istiyoruz. Hayatımız yollardan oluşuyor olabilir mi? Belki de tek bir yol yok birden fazla güzergahlar var ve hatta kimi zaman sadece ilerlemiyor geriliyoruz da. Çünkü hayatın tek bir çizgide ilerlemesi imkansız. Zaten buna gerek de yok. Bazen duruyoruz ne ileri ne geri gidiyoruz. Bu da gayet normal. Ama değişmeyen tek bir şey var ki oda bütün bunlara rağmen hâlâ yolda olduğumuz gerçeğidir.
Yoldayız ve yoruluyoruz da. Yolun yokuşu, virajı, tozu toprağı, engelleri bizi yoruyor ve zayıflatıyor. Fakat biz yılmıyoruz, devam ediyoruz. Peki, bundan maksadımız nedir? Sadece hedefe ulaşmak mı? Eğer öyle olsaydı hedefe ulaştıktan sonra yolculuğumuz biterdi. Neden tekrar kendimize yeni hedefler koyuyoruz? Belki de amacımız yoldan çıkmamak... Bu da bir benzetme tabi. Ama ne demek istediğimi anladınız. Yolun sona ermesini istemiyoruz. Çünkü yol bizi terbiye eder, yol bizi büyütür. Yol bizi değiştirir. Bizim yaşam yolculuğumuzda ki tek büyük hedefimize kavuşturur. O da şudur ki; bunca yoldan ve yorgunluktan sonra, kendimizi gerçekleştirmek. Kendimize ulaşmak.
Kendine ulaşan insan için hayat önce bağımsız bir alan yaratmak sonra topluma faydalı olmakla ilişkilidir. Nasıl ki bağımsızlık mücalesi verirken öğreniyorsak bağımsız olduktan sonrada gelişmeye devam ediyoruz. Bu bağımsızlık kavramını biraz daha açalım. Çünkü bu bizim, nihayetinde yolda olma gayretlerimizin temel taşlarından birini oluşturuyor. Bağımsızlık demek insanın kendi ayakları ve kendi düşünceleri üzerinde durması demektir. Hem ruhsal hem de zihinsel potansiyel gerektirmektedir. Bu aykırılık demek değildir. Çünkü kolektif bir bilincin içinde yetişmiş bireyler bunu böyle düşünebilirler. Halbuki bağımsızlık, bireyi yücelterek kolektifi iyileştirmeyi amaçlamaktadır. Ancak kendi gelişimini tamamlamış bireyler topluma katkı sunabilirler. Aksi halde bir kimlik bunalımı yaşayarak kendimizi toplumdan soyutlamak zorunda kalacağız. Bağımsızlığın pek çok boyutu var. Maddi ve manevi olarak betimleyebiliriz. Maddi bağımsızlık kendi ekonomik özgürlüğümüzü kazanmakla mümkün olur. Manevi bağımsızlık kendi hür düşüncelerimize özgürce inanmak ve bunları eyleme dönüştürmekle mümkün olabilir.
Yolda olmak çok değerli bir yaşam amacıdır. Çünkü başlı başına hedeften önce gelir. Bir gayemiz olması gerektiğinin metaforudur adeta. Evet, herkes hayallerine kavuşmak ister. Ama bir hayal için yola çıktığımızda her adımımızdan bir şey öğreniriz. Adımlar hayat derslerimizdir. Belki yol çok uzun sürer ve hemen bir yere çıkmaz. Ama yollar bize başka yolların kapısını açar. Düşünce dünyamız bambaşka dünyaya uyanır. Bu ölçüde hayallerimizde şekillenir. Her hayalden sonra yeni yollar ve rotalar çizmeye başlarız. Tekrar adımlar atmaya başlarız. Bu sefer yeni virajlar yeni zorluklar bizi karşılar. Ama biz yine öğrenir ve yola devam ederiz. Sonunda anlarız ki yol bir ömürdür. Yol bir düşünce, bir mücadeledir. Bizim yaşam kavgamız ve çabamızdır. Bütün bu çabalar da bizim bağımsızlığımızın en güzel süsleridir.
Bağımsızlık için yolda olmak zorundayız. Yolda olmak için ise bunu isteyecek ve anlayacak bir bağımsız düşünceye ihtiyacımız var. Düşünce oluşturmak bazen zor olabilir. Bunu yapmanın en iyi yolu bir umut oluşturmaktır. Çünkü yol aynı zamanda bir umuttur. O umut bizi yola çıkarır. O umut bize her zorlukta devam etmemizi söyler.
O halde, yol + umut = bağımsızlık diyebiliriz. İşte biz bu yüzden yolda olmalıyız ve bu yüzden yola devam etmeliyiz.
Tags
kişisel gelişim