Bu yazımda ilginç bir konuya değinmek istiyorum. Aslında belki bazılarımıza ilginç gelmeyebilir. Tabii bu farkına varanlarımız için geçerli bir durum. Benim farkına varmam biraz uzun yıllarımı aldı. Farkına vardıktan sonra ise bir süre bu gerçekle afalladım ve kendim için üzüldüm. Çünkü sırf bunu göz ardı ettiğim için belki de çok fazla fırsatı kaçırmış olabileceğimi düşündüm.
Bahsettiğim konu yazının da başlığından anlayabileceğiniz üzere Mutluluktan Korkmak.
Sizce böyle bir şey mümkün olabilir mi? Acaba bizler mutlu olmaktan korkuyor olabilir miyiz?
Kendi adıma bu soruya ne yazık ki evet yanıtını vermek zorundayım. Meğer ben yıllarca mutlu olmaktan korkuyormuşum. Kulağa çok tuhaf geliyor biliyorum. Çünkü herkes mutlu olmak ister diye düşünüyoruz. Herkes kendisini güzel ve sorunsuz giden bir hayatın içinde hayal eder diye inanıyoruz. Ama ben hayatımın bazı yıllarında bunun tam aksini yapıyordum ve bu bana kendimi daha iyi hissettiriyordu. Elbette iyi giden şeyleri kötüye dönüştürmeye çalışmıyordum. Ama iyi giden şeylerden korkuyordum ve hemen bunun aksi olursa ne yapabileceğimi düşünüyordum. Yani işler birden bozulursa durumu kurtaracak yeni alternatif yolların peşindeydim. Şöyle bir düşününce anlıyorum ki bu ne kadar da yorucu. Hem iyi giden bir durumun ortasındasın hem de bu durumdan ürküyorsun ve aklında sadece işler bozulursa ben ne yapacağım fikri var. Gerçekten cennetin içinde cehennemi yaşamak gibi bir şey.
Bir gün bunun farkına vardım. O noktada bir şeyleri değiştirmenin gerekli olduğuna inandım. Aslında işler çok az iyi gittiği için bunu hemen anlayamaya biliyorsunuz. Sürekli olumsuz durumlar içinde hayatınızı sürdürmeye çalıştığınız için bu olumsuzluk adeta sizin güvenli alanınıza dönüşüyor. Yani kaostan nefes alıyorsunuz gibi bir durum. İşler iyi gittiğinde ise ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz. Korkuyorsunuz ve hemen güvenli alanınıza çekilmek istiyorsunuz. Kısacası kendi mutluluğunuzu sabote ediyorsunuz. Çok ama çok üzücü bir durum.
Bunu hayatınızın her alanı için düşünebilirsiniz. Belki de iyi giden bir ilişkiniz var ve ne yazık ki siz pek de öyle kalmasına müsade etmiyorsunuz. Sürekli bir sorun çıkacağını ve işlerin sarpa saracağını düşünüyorsunuz. Belki de bir sınava çalışıyorsunuz ve herkesten daha başarılı olduğunuz halde iyi bir sonuç almayacağınızı düşünüyorsunuz. Kendinizi diğerlerinden daha aşağı görmeye başlıyorsunuz. Aslında durum hiç de öyle düşündüğünüz gibi değil. O güzel giden ilişkiniz aynen böyle devam edebilir ve daha çok mutlu olabilirsiniz. O sonucundan korkutuğunuz sınav çok güzel sonuçlanabilir ve başarılı olabilirsiniz. Bütün bu duyduğumuz endişeler aslında kendimizi olumsuz durumlar içinde görmeye alışmamız ve bu durumlarda daha iyi manevralar yapabilme kabiliyetimizle ilgili. Şimdi böyle düşününce çok da kötü gelmiyor kulağa. Demek ki olumsuz durumlarla nasıl başa çıkacağımı biliyorum diyebilirsiniz. Tabii bu bir yetişkin için gayet güzel bir özellik. Ama çok güzel giden bir hayatın arka planında sürekli olumsuz durumları işlemek hem bu güzelliğe haksızlık hem de bizim için oldukça yorucu olabiliyor. O mutluluklar ve güzellikler zaten hayatımızı kolaylaştırmak için geliyorken bizim bunu harcamak gibi bir lüksümüz olmamalı diye düşünüyorum. O yüzden gelin bakalım, bu konuyu biraz daha açalım.
Mutluluktan Neden Korkarız?
Hayatımızda psikolojik olarak reaksiyon gösterdiğimiz her şeyin aslında bilinçaltımızda bir açıklaması var. Yaşadığımız ve üzerimizde etki bırakan anılarımızı bir süre sonra unuttuğumuzu zannediyoruz ama o iş pek de öyle değil. Buz dağının görünmeyen kısmı diye adlandırıyor Freud bu durumu. İşte bilinçaltımızı her ne kadar göremesek de o hayatımızın arka planın da her zaman bir faaliyet gösteriyor ve verilerimizi bir güzel işliyor. Bu da zaman zaman rüyalarımıza ve hiç beklemediğimiz anda davranışlarımıza yansıyabiliyor. Kısacası "ben burada neden böyle bir tepki verdim acaba" dediğiniz her durumun altında aslında haklı bir nedeniniz var.
Bu davranışlar her zaman olumlu olamayabiliyor. Olaylara karşı göstermiş olduğumuz tavırlar bunun en büyük örneği. İşte, mutluluk korkusunun sebebi de aslında bilinçaltına attığımız bazı nedenlerimizin bir sonucu olabilir. En azından benim için öyleydi. Hatta bir değil bir kaç neden buna sebebiyet verebiliyor. Söz konusu nedenleri şu şekilde sıralayabilirim.
1. Bunun geçici bir his olduğuna inanmak
İlk sayabileceğim neden kesinlikle bu olmalı diye düşünüyorum. Çünkü çoğunluk da buna inanıyor. "Mutluluk geçicidir" Hayatımızda güzel giden her şey bir gün sonlanacak düşüncesi. Bu duyguların anlık bir illüzyon olduğu inancı. Geriye ne kalacak peki? Olumsuz günler mi? Acaba neden tam tersi olmuyor? Hüzün bir anlık olsa mutluluk kalıcı olsa.
Aslında ikisi de mümkün değil. Mutluluğun geçici olduğu düşüncesi yanlış. Diğer yandan acının kalıcı olması da doğru bir inanış değil. Asıl olan, bir denge içinde olduğumuzdur. Hayatta her şeyin mümkün olduğu görüşüdür. Hayatımıza gelen her duygunun bir sebebi var. Hem sadece acı ve mutluluk diye de ikiye ayıramayız bunu. Çok fazla duyguyu deneyimleyebiliyoruz. Ama biz sadece bu iki his arasında adeta bir salıncakta sallanır gibi gidip geliyoruz.
İşte, mutluluk yerini bir başka duyguya bıraktığında ve biraz da hayat şartlarımızı zorlaştırmaya başladığında o güzel mutlu günlerimizin geride kaldığına inanıyoruz. Bir gün tekrar mutlu hissettiğimiz de ise bunun çok kısa süreceğini ellerimizden kayıp gideceğini düşünüyoruz. Kendimizi bu şekilde şartladığımız için mutluluğu yanlış yorumluyor ve bilinçaltımıza bu durumlarla ilgili yanlış kodlamalar yolluyoruz. Tabii bir gün işler tıkırına da giriyor ama biz bu sefer bilinçaltımızdaki veriyi geri çağırıyor ve bu yeni duruma karşı korkuyla yanıt veriyoruz.
2. Kendimizi sabote etmek
Aslında girişte bu nedene biraz değindim. Bu neden tamamen kendimizi mutluluğa layık görmemek ile ilgili ve bu durumun da yine bilinçaltındaki yanlış düşünce kalıplarından kaynaklandığını düşünüyorum. Hem neden mutluluğa layık olamıyoruz? Herkesin değere, saygıya, iyiliğe ve güzelliğe layık olduğunu düşünürsek bunun hiç de doğru olmadığını anlarız. Bu kendimizi ve duygularımızı kısıtlamaktan kaynaklanır. Geçmişte yaşadığımız bazı olayları yanlış yorumlamış olabiliriz. Kendimizi bazı kalıpların içinde sıkıştırmış olabiliriz. Hatta ve hatta bunu bizzat biz yapmasak dahi bize öğretilmiş olabilir. Çocukluk anılarımız ve yetiştiğimiz çevrenin olaylara bakış açısı bunda son derece etkili olmuş olabilir.
Ne şekilde gerçekleşirse gerçekleşsin doğru bir düşünce değil. Hepimiz mutlu olmayı hak ediyoruz. Kendimizi cezalandırmak bize düşmez. Geçmişte yaşanan durumları tek bir nedene de bağlayamayız. Sonuçta hayatta belirli bir düzen var.
O yüzden bir gün mutluluk kapımızı çaldığında onu içeri buyur etmek gayet de güzel bir davranış olur. Bunu her anlamda düşünebiliriz. İyi bir ilişki, iyi bir aile, güzel bir hayat hatta belki de küçük bir umut ve inanç da buna dahildir. Emin olun ki hakkımızdır. Hiçbirimiz mutsuz ve bizi yoran bir hayatı hak etmiyoruz. Kimse buna layık değil. Her ne kadar olumsuz durumlar içerisinde dahi olsak o anlarda bile bir yerlerden ışık görebiliyorsak ona sahip çıkabilmeliyiz.
Bu çoğunlukla özgüvenle ilgili bir durumdur. Kendi öz değerimizin farkında olmamaktan da kaynaklanabilir. Daha önce bununla ilgi bir yazı yazmıştım. Dilerseniz buradan ulaşabilirsiniz. Yeterli derecede öz değere sahip olursak güzelikleri hem hayatımıza çekebiliriz hem de hayatımızda tutabiliriz.
3. Mutluluğun bilinmeyen bir duygu olması
Bu gerçekten çok ilginç. Aslında bundan da kısaca bahsetmeye çalıştım. Sürekli bir kaos içinde yaşamaktan dolayı artık bunun normalimiz haline gelmesi. Durum böyle olunca da bunun bir konfor alanına dönüşmesi. Acıda huzur bulmak. Bunu hayatımın belirli bir döneminde çok sık bir şekilde yapıyordum. Mesela gerçekten durağan geçen bir günü depresif bir hale dönüştürebiliyordum. Durduk yere kafamdaki olumsuz bir düşüncenin arkasından saatlerce gidiyordum ve zihnimi çıkmaza sokuyordum. Hüzünlü şarkılar dinleyip kendimi kederlendirdiğim de oluyordu. Olur olmaz bir memnuniyetsizlikle günü mahvedebiliyordum.
Bütün bu davranışların bir alışkanlık sonucu gerçekleştiğini düşünüyorum. Çünkü gerçekten o gün mutlu olsam veya çok ani bir sürpriz bir güzellik hayatıma gelse belki huzursuz olurdum. Nasıl tepki vereceğimi bilmiyorum. Bu arada siz de eğer bu duyguya sahipseniz benim gibi sürprizlerden pek hoşlanmazsınız. Biraz da kontrolcü olmaktan kaynaklanabiliyor. İyisi mi biz bunun farkına varalım ve kurtulalım şu nedenden. 😊
4. Daha önceki tecrübelerin etkisi
Zaten bu neden yukarıda saydıklarımın bir şemsiyesi gibi. Her şey daha önceki tecrübelerimizden ve bizim bunu yanlış yorumlamamızdan kaynaklanıyor. Belki de hayatımızın belli bir dönemi gerçekten çok karanlık bir dönem olabilir. O kadar süredir bunun etkisi altındayızdır ki neredeyse mutlu olmayı unutmuşuzdur. Hayata küsmüş de olabiliriz. Mutluluk artık hatırlanmayacak kadar mazi olmuştur bizim için. Bunlar da son derece üzücü deneyimlerin üzerimizde bırakmış olduğu etkilerin bir sonucu. Onun yerine olumlu düşünceye geçiş yaparak üstesinden gelebiliriz. Evet, bir süredir yolunda gitmeyen şeyler var ama bu benim hayatımın bir kısmı sadece. Bu günler bitecek ve her şey tekrardan güzel olacak. İşte bu şekilde üstesinden gelebiliriz. Unutmayın ki düşünce her şeydir. Bir gün gerçeğimiz olur.
Sonuç
Yukarıda bahsettiğim üzere birçok nedenden dolayı mutlu olmaktan korkuyor ve kaçıyoruz. En önemlisi başımıza gelen durumları yanlış yorumluyoruz. Belki de değiştirmemiz gereken şey olaylara bakış açımızdır. Eğer bunu başarırsak iyi hissetmeye de başlarız. Hatta kaosun ortasında bile.
Ama öncelikle farkında olmalıyız. Zaten bu yazıyı sonuna kadar okuduysanız çoktan bunu başardınız demektir. Şimdi yapmanız gereken tek şey hayatımıza bunu uyarlamak.
Korkularımızdan ibaret değiliz. Korkulan her durum aşılmayı bekler. Küçük bir cesarete ihtiyacımız var sadece.
O halde kendimizi ve zihnimizi serbest bırakalım. Güzelliklere kapı açalım. Her şey daha kötü olur düşüncesini bir yana bırakalım. Mutluluk dediğimiz şey belki de budur. İyileşmek ve hayatımıza güzellikler için yer açmak.