Bir gün sert bir rüzgâr eser ve değişir değişmez sandığımız her şey. Zamanın gücü tüm bilinmezlikleri alt eder.
"Bu da geçer ya hû " diye bir söz var. Çok seviyorum. İyi veya kötü, hiç fark etmez her hal geçicidir. Takılı kalmanın anlamı yok hiçbir şeye. Üzülmenin ve yok olup gitmenin lüzumu yok tüm karmaşalardan.
Sert rüzgâr olumsuzmuş gibi bir his veriyor ama aslında öyle değil. Bu, güçlü değişimin habercisi demektir. Ne zamanki işler katlanılmaz bir noktaya gelir; işte orada her şey küllerinden doğar bir anka kuşu.
Köklü değişim dediğimiz şey çoğunlukla bu sert rüzgârların eseridir. Günlerce, aylarca ve hatta yıllarca beklersiniz bir şeyler değişsin diye ama ne yaparsanız yapın bir türlü olmaz. Ta ki aniden bir perde kapanır bir perde açılır.
Her şey olması gerektiği zamanda oluyor çünkü. Ve geçiyor geçmez sandığımız her şey, bitiyor bir gün. Geriye o güçlü insan kalıyor. O her şeyle başa çıkmayı başarmış bir galip kalıyor.
"Peki, ya anılar?" dediğinizi duyar gibiyim. Onlar biraz buruk, biraz iyikiler, biraz da keşkelerden başka bir şey değil. Ama hepsi bir ders bedelini zamanımızdan ödediğimiz.
Bu ormanlarla kaplı yol ne güzel değil mi? Nereye çıktığını kestiremiyorsunuz. Ama yine de yürümek istiyorsunuz. İçimizdeki bu uzaklaşma arzusu bize değişimin sinyallerini veriyor. Bilinmezliğe kucak kaçıyor bir yanımız daima. Biraz ihtiyaç biraz da mecburiyet.
Belki de umut. Daha iyiye doğru yol alma isteği.
Sessizlik...
Kendini bulma azmi.