6 Şubat Depremi: Bir Depremzede Olarak Yaşadıklarım ve Dersler

Bu yazıyı yazmak benim için kolay değil ama bir depremzede olarak "Asrın Felaketini" ve deprem sonrası hislerimi depremin ikinci yılında sizinle paylaşarak hem kendi yaşadıklarımı geniş çerçevede görmek hem de diğer depremzede dostlarıma bir nebze olsa da tercüman olmak istiyorum. Deprem konusunda kazanmamız gereken çok fazla farkındalık var. Ülkemizin deprem kuşağı haritasını düşündüğümüzde ve bu felaketlerden canı çok yanmış bir millet olarak bunun ne kadar da elzem olduğunu anlayabilirsiniz. 

Evet, bu yıl üzerinden iki sene geçti ama sanki dünmüş gibi hâlâ aklımda ve aklımızda. İnsan nasıl yaşanmamış sayabilir ki? Bu kadar yıkıcı bir etkiye sahip doğal afetin ruhumuzda nasıl yaralar açtığını görmezden gelebilir ki? Her gün dünyanın farklı yerlerinde böylesine yıkıcı afetler ve savaşlara rağmen hayata tutunmaya çalışan insanlar olduğunu biliyoruz. Bu felaketler yüzünden yerinden edinilmiş insanlar olduğunu biliyoruz. Felaket bizi can ve mal kaybına uğratmasının yanında ruhumuzu da derinden etkiliyor. Felaket sırasında ve sonrasında yaşadığımız korku hâlâ o kadar taze ki. Hayata adapte olmamızı ve zaten hali hazırda yıkılmış hayatlarımıza geri dönmemizi o kadar zorlaştırıyor ki.. 
6 Şubat 2023'te Kahramanmaraş'ta ilki 4:17'de olmak üzere ikincisi 13:24'te aynı gün içerisinde iki büyük sarsıntı meydana geldi. Söz konusu sarsıntıları göz önüne aldığımızda on bir tane ilimiz ve dört tanesi ağır olmak üzere olumsuz bir şekilde etkilendi. Bu sarsıntılara ek olarak hava şartlarını da eklersek, deprem sonrası vatandaşlarımıza gerek yardım ulaştırılabilmesi gerekse de ulaşım ve sığınma noktasında olağanüstü zorluklarla karşılaşıldı. Ben depreme Malatya'da yakalandım. Deprem sonrasında ise evimi şehrimi ve anılarımı bırakmak zorunda kaldım. Yaklaşık on sene gibi bir süre Malatya'da yaşadım. Lise yıllarım ve üniversite yıllarım orada geçti. Ama şimdi gelin görün ki sanki hiç yaşanmadı. Anılarım bana ait değilmiş gibi. Sanki başkalarının dilinden dökülüyor. Gezdiğim sokaklar yıkıldı, tanıyamıyorum artık. Yıllarımın geçtiği ve güzel anılarımızın olduğu bu güzelim şehir bir günde enkaz yığını haline geldi. Ben ise hem depremin hem de yerinden edinilmişliğin acısını sonuna kadar yaşadım.

Çok büyük bir afetti bu. Ülkece bir kez daha deprem gerçeği ile yüzleşerek bedelini acı bir şekilde ödedik. Bu bize hayatın kırılgan olduğunu gösteriyor. Her şeyin bu kadar yıkılıp kolay bir şekilde yok olabileceğini gösteriyor. Bütün o çabanız, emekleriniz sonunda bir toz yığınına dönüşebiliyor. Evet, her acıdan bir şey öğreniyoruz. Acı bize ders vermek amacıyla geliyor. Fakat biz ne kadar hazırlıklıydık? Hep konuşulmasına rağmen, bir gün Kahramanmaraş'ta büyük bir deprem olacak denmesine rağmen ne kadar önlem almıştık? Daha az hasarla atlatamaz mıydık? Evet, son derece yıkıcı bir depremdi. Ama biz neleri kaybettik böyle? Hayatlarımız bu kadar değersiz mi? Hayır, değil. Öğrenmemiz gerekiyor. Önlem almamız gerekiyor. Farkındalık kazanmamız gerekiyor. Gelin bu konuya bir depremzedenin gözünden bakalım. 

O gece yeni ve güzel bir haftanın umudu ile uyuduğumu hatırlıyorum. Herkes bir şeyler hissettiğini söylüyor ama ben sadece pazartesi günü için umutluydum. Şimdi diyorum ki; demek ki insan bilemiyormuş. Yarınları dünler gibi sanıyormuş. Sabaha karşı söz konusu saat ve dakikada bir sarsıntı ile yerimden fırladım. Zaten bölgede ki depremlere ve sarsıntılara alışığım. Elazığ depremini de bizzat yaşamış biri olarak sarsıntının kısa bir süre içerisinde duracağını sandım. Ama öyle olmadı. Çok uzun bir süre devam etti ve saniyeler sanki yıllar gibiydi. "Dur lütfen" diye korkuyla fısıldadığımı hatırlıyorum. Çok geçmeden bunun büyük bir deprem olduğunu o an anladım. Derken kapılar açılıp çarpılmaya başladı. Odamda ki kitaplığımdan teker teker kitaplar dökülüyor, yer ayaklarımın altında kayıp gidiyordu. İnanılmaz bir uğultu vardı. Yaşadığım dehşeti ve korkuyu sadece bu şiddette deprem yaşayanlar anlayabilir. Ev halkını merak ettiğim için diğer odaya geçtim. Hepimiz büyük bir şok içindeydik. Sarsıntı durunca üstümüze bir mont alarak öylece aşağıya indik. Dışarıda inanılmaz bir soğuk var ben ise zaten korkudan ve şoktan titriyorum. Neler olduğunu anlamaya çalışıyoruz. O an düşündüğümüz tek şey, bunun normal bir afet olmadığı ve bölgeyi terk etmemiz gerektiği gerçeği. Tabii edebilirseniz. O kadar kolay olmadı. Malatya'da her yer kardan buz tutmuş ve yağış da devam ediyor. Adıyaman istikametinde Adıyaman'ın ne halde olduğunu düşünmeden şehirden çıkmaya çalıştık ama başarılı olamadık. Tam altı saat aracımızla karda mücadele ettikten sonra ne yazık ki tekrar eve geri döndük. Bu en son yapılması gerekilen davranış bile değil biliyorum. Ama hava o kadar soğuk ki, ve gidecek hiçbir yerimiz yok. Hem üşüyoruz hem de karnımız çok aç. 

Başımıza gelecekleri bilmeden saat on iki gibi eve tekrar girdik. Açıkçası o an bile evin hali pek iç açıcı değildi. Duvarlarda çatlak var ve her şey bir yana dağılmıştı. Ev adeta kötü bir yazgının pençesinde can çekişiyordu. Tabii bizde öyle.. Karnımızı doyurmak için bir şeyler atıştırmaya çalıştık ki o an tekrar çok büyük bir sarsıntı başladı. Aynı gün içinde ikinci büyük depremi evde yaşıyorduk. O an bu sefer evin yıkılacağından neredeyse emindim. Tuğlalar düştü. Duvarlar patladı. Bu dehşet neredeyse birinci depremi unutturdu bize. Çıkmamız gerekiyordu ve o an dahi eve girdiğimize pişman olmuştuk bile. Apartmanın içi adeta dökülüyordu. Güç bela indik. Yakınlarda ki evlerin çoğu yıkılmış ve şehri toz bulutu kaplamıştı. Araca bindik, Aracın üstüne karşı apartmanın çatısı dökülmüş, camı patlamış ezilmiş bir şekilde, Elazığ üzeri güç bela şehirden çıktık. İşte o an ve güne dair yaşadıklarım bunlar. Aslında daha çok şey var anlatacaklarım ama duygularımı ifade etmekte zorlanıyorum. Hatta bu kadar yazabildiğime bile şaşkınım diyebilirim. 

O gün benden daha zor durumda olan insanlar vardı. Evleri yıkılmış ve enkazda kurtarılmayı bekleyen dostlarımız vardı. Birçok kişiden haber alamadık. Ulaşabildiğimiz kişilere sadece hayatta olduğumuzu hatırlattık. Hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağını bilerek. 

Uzun bir süre eve ve şehrimize dönemedik. İnsanlar sağ olsunlar bize bir kapı açarak barınma sorunumuza geçici çözümler üretti. O günler aslında duygu dünyamın farklı farklı evrelerden geçtiği bir süreçti benim için. İlk günler şoktaydım. İnanamıyordum böyle bir şey yaşadığıma. Ama sürekli o dehşet gözlerimin önünden gitmiyordu. Kendimi anlatamıyordum. Zaten kimsede anlamak istemiyordu. Gittiğimiz yerlerde hayat devam ediyordu onlar için. Bu da dünyanın acımasızlığını tekrar ve tekrar yüzüme vuruyordu. Her şeyin bittiğini düşündüm. Yüksek lisansa henüz yeni başlamıştım. Masamdaki kitaplarım, odam ve eşyalarımız aklımdan hiç çıkmıyordu. Ev yerinde duruyordu ama her an yeni bir sarsıntı bu gerçeği değiştirebilirdi. Tabii herkes bizim kadar şanslı değildi. Haberleri izliyordum, hâlâ enkaz altında kurtarılmayı bekleyen depremzedeler vardı. Barınmayı, ısınmayı ve yemek sorunun çözülmesini bekleyen depremzedeler vardı. Çok duygusal günlerdi benim için ve öyle olmaya devam ediyor. Halkımızın yardımseverliği ve dayanışma azmi o kadar güzeldi ki. Canım milletim. Arama kurtarma çalışmalarına katılan ekiplerin canla başla mücadele etmesi. Yardım kolisi hazırlayan dostlarımız. Herkese bir depremzede olarak, yürekten teşekkür ediyorum. 

Evet, nihayetinde evi taşımak zorunda kaldık. Bu durum da benim için çok yıpratıcı oldu. Çünkü bir yanım hep geri döneceğimi düşünürdü. Alışmak zor oldu. Buna sebep olan şeyin bir afet oluşu işleri daha da zorlaştırıyordu. Bütün hatıralarımızı bir enkaz yığınına dönüşmüş sokaklarda bıraktık. Oysa o sokaklar düne kadar ışıltılı ve parlaktı. Oysa her şey yerli yerinde ve o kadar sağlamdı ki. Hiç yıkılmaz sanıyordum. İşte, yerinden edinilmişlik yarım bırakılmışlıkla eş değerdi benim için. 

Bir süre sonra her şey unutuldu. Hayat tekrar akmaya devam etti. Depremzedeler haricinde.. Bazen hâlâ o günü yaşıyorum. Belki hayatım boyunca da aklımdan hiç çıkmayacak. 

Unutmamamız gerekiyor. Unutulan her şey kendini tekrar hatırlatır. Ders çıkarmamız gerekiyor. O gün büyük bir yıkım gerçekleşti. Yitirilmiş hayatların anısına saygı duymamız gerekiyor. 

Bir depremzede olarak, "Asrın Felaketinin" ikinci yılında sesimi duyurmak istedim. Sesini duyurmak isteyen diğer depremzede dostlarımıza da kulak verelim. Anlayalım onları. Herkesin hayatı değerlidir. Hak verelim onlara. Tekrar aynı acıları yaşamamak için elimizden geleni yapmalıyız.

Depreme dayanıklı evler inşa etmeliyiz. Hava şartlarını göz önüne almalıyız. Ülkemiz deprem kuşağı haritasına göre pek çok ilimiz risk altında. Ne zaman ne şekilde olacağını bilmiyoruz. Tek yapabileceğimiz bilinçlenmek. Dersimizi alıp yolumuza devam etmek. Deprem sonrası halkın sığınabileceği alanlar oluşturmalıyız. Şehirlerimiz çok kalabalık ve evler birbirine çok yakın. Deprem sonrası sığınacak bir yer bulmakta sorun yaşıyoruz. Evlere girmemiz çok riskli olduğu için daha güvenli alanlar oluşturulmalı. Aslında evlerimiz sağlam olmalı. Tuzla buz olmamalı! 

Deprem anında sakinliğimizi koruyabilmekte çok önemli. En azından sarsıntının bitmesini bekleyerek binayı terk etmeliyiz. Kendimize bir yardım çantası yapmış olmamız gerekiyor. Odalarda düdük olmalı. Telefonlarımız yanımızda olmalı. Tek amacımız hayatta kalabilmek için sesimizi duyurmak. 

Tekrar milletimizin başı sağ olsun.

Kendi Yolumuza Dair

Merhaba. Öncelikle sayfama hoş geldiniz. Bu sayfada yaşam yolculuğumuzu bize bir nebze olsa da kolaylaştıracak ve değerlendirecek içerikler yer almaktadır.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski