Aksi durumda yaşam pek de umulduğu gibi yolunda gitmiyor bizler için. Bu hayatta ne kadar başarılı insan varsa hepsinin kırılma noktası, kendini anlaması ve bilmesi ile başlıyor.
Bunun birçok nedeni var aslında. Yaşam bize sadece bir rengi sunmuyor. Birden fazla rengi farklı tonlarda ve zamanlarda önümüze seriyor. Bu renkler bizim yaşamımızı iyileştirmeye yarayacak araçlarımız oluveriyor. Mesela hayatımızdaki sorunlarla başa çıkacak bir içsel güç, sezgilerimiz, duyarlılığımız, metanetimiz, zekamız, eğitimimiz. Hepsi bu renklerin bir tonu. Bir kereden onlara sahip olamıyoruz elbette, bazen hayat kendiliğinden sunuyor bazen de çabalıyoruz ulaşabilmek için.
Ama kendini bilen insan için bunlar çok güzel araçlar. Kendini tanıyan bir birey tıpkı swot analizinde olduğu gibi artı ve eksi yönlerini, tehditlerini ve fırsatlarını çok iyi bilir. Kendini olumlu olumsuz her haliyle kabul eder. Olumlu yönleri bir avantaj olarak kullanır. Olumsuz taraflarını ise iyileştirmeye çalışır ya da en azından onu bildiği için yaşamın yönünde de bu konuda hassas kararlar alması gerektiğini anlar ve uygular.
Peki, gelelim asıl konumuza. İnsanlar kendilerini tanıyor mu? Dışarıdan toplumumuz ve dünya nasıl görünüyor?
Kendini tanımak dediğimiz araç o kadar da basit bir araç değil. Kendini tanı deyince tanıması o kadar kolay olmuyor. Mutlak bir kendini tanıma durumu söz konusu olamaz hiçbir zaman. Ancak yaşam yolunda ilerleyen yaşlarda ve inanılmaz bir otokontrole sahipseniz kendiniz üzerinde, ancak böylelikle mümkün olabilir.
Yine de elimizden gelen temel şey elbette çabadır. Her şey de olduğu gibi burada da kendimiz için alan yaratmak püf nokta. Belki de bu yüzden bireylerin çoğunluğu bu konuda eksiklik yaşıyor.
Kendimce bu soruya hayır cevabını vermiş oluyorum. Yeterince tanımıyoruz kendimizi. Bunu yaparsak mükemmel bir hayat yaşamayız ama kendi hayatımızı yaşarız. Ne yazık ki çoğunluğa sahip bireyler kendi hayatlarını yaşıyor gibi görünmüyor.
Bireysel Tanışıklık
Kendini tanımak ortaya bir standart koymayı gerektirir. Benim bir sınırım var demeyi gerektirir. Bu bireylerin sınırları genellikle emeğin korunmasından başka bir şey değildir. Herkesin kendisi üzerinde değerli emekleri var çünkü. Bundan tolere diye bir şey olamaz. Zamanını her şeye harcamak, herkese, her düşünceye ve duyguya çaba sarf etmek diye bir şey olamaz. Bunu anlamak da tecrübe ile sabit olduğu için söz konusu davranış biraz yaş olgunluğu gerektiriyor.
Kendini tanıyan bireyin zamanını harcama ve yönetme şekli dahi buna bağlıdır. Hatta sabahları yataktan uyanmasındaki temel motivasyon bu tanışıklık ile bugün ne yapacağıdır. Yaşamın her anı buna hizmet eder. Böylelikle birey şunu da öğrenmiş olur; başkalarının da değerleri var tıpkı benim olduğu gibi. Onlara da anlayış göstermeliyim. Onların yaşamına da herkesten beklediğim gibi saygı duymalıyım.
Toplumsal Bakış
Toplumun bu durumu anlamlandırma şekli de söz konusu eksikliği etkiliyor. Mesela bencilce ve burnu havada yakıştırması bunun en güzel örneği. Her şeyi bir bireycilik olarak algılıyor ve bizleri bir tehdit unsuru olarak görüyor. Ama kendini tanıyan bir insan bu duruma da hak verecektir. Öğrenilmiş çaresizlik diyerek geçecektir. Gerçekten gücü ve sabrı yeten varsa bunu iyileştirmeye çalışacaktır.
Bu her kafadan bir ses çıkması durumu değil. Aşırı aykırılıktan bahsetmiyorum. Kendini tanıyan insan toplumsal kurallara uyması gerektiğini de bilir. Her birey toplumun bir hücresi olduğuna göre bireyin kendi üzerindeki her olumlu durum değişimi toplumunda güzelleşmesine vesile olacaktır.
Sonuç: Kendini Tanı!
Kolay olmayacak ama bugünden itibaren çaba göster. Hayat amacını belirle. En azından bugün elinde olan imkanlar ile ne yapabileceğine bak. Küçük de olsa adım at. Zaman yarat. Fırsat yarat. Umudunu hiç kaybetme ve senin rengine de ihtiyaç duyduğumuzu aklından hiç çıkarma.
Yorum yapmayı da sakın unutma! 😊