Uzun yıllardır kendim üzerinde farkında olduğum bir durum var. Bu durumun üzerinde biraz düşünerek kendi hayatıma uygun bir şekilde işlemeye çalıştım. Bu zamana kadar olan yazılarıma şöyle bir göz gezdirirseniz farkındalığın benim için son derece değerli bir kavram olduğunu anlayabilirsiniz. Çünkü farkındalıklar hayatımızın karanlıkta kalmış kısımlarını aydınlatmak için bulunmaz bir nimettir. Tabii bunun için de biraz çaba harcamak gerekiyor. Ben de bu yüzden hayatıma işlemeye çalıştığımı belirttim.
Söz konusu farkındalık benim rutine olan hayranlığım. Aslında insan doğası gereği alışkanlıklarına sıkıca bağlıdır. Bu çoğu zaman değişim korkusundan da kaynaklanabilir. Ama alışkanlık bizi güvende tuttuğu için ondan kopmak baya zor bir durumdur.
Ben bu yazımda tamamen kendi bakışımdan yola çıkarak biraz bu konuya değinmek istiyorum.
Yazı tamamen olumlu bir bakış açısı ile işleneceği için, başlıkta geçen sorunun cevabını evet olarak işaretliyorum.
Çocukluğumdan başlayıp üniversiteyi kazandığım yıla kadar hayatımda meydana gelen her olaya, duyguya ve insana hep sıkı sıkıya tutunmayı seçerdim. Elbette, onlar beni yarı yolda bırakmak istediği için değildi sebebi. Bu tamamen onları hayatımın merkezine koymam ile ilgili bir durumdu. Çünkü hayatımın merkezinde sadece ben olursam bu bencillik olurdu diye düşünüyordum. Kendimi de kendi hayatım için yetersiz görüyordum sanıyorum. Bu da tamamen hayatın işleyişine dair bilgisizliğimden kaynaklanıyordu.
Fakat bir gün bunun tam tersini düşünmeye başladım. Eğer hayat benimse tümüyle bana bağlı olmalı diye bir karar aldım. Tabii o yıllarda karar almak beni oldukça motive eden bir şeydi. Dakika başı kendimi bazı kararlar alırken buluyordum. Bazılarını gerçekten uyguladım bazılarına ise kader müsaade etmedi.
Aldığım ve uygulamış olduğum karar ile birlikte kendim olmayı seçtim. Ama burada beni şöyle bir zorluk karşıladı. Kendimi tam olarak tanımamak. Eğer siz de böyle bir süreç yaşadıysanız ki yaşamamış olmanız neredeyse imkansız bir durum. -Ergenlik yılları zaten bunun için var.- Beni gayet iyi anlayacaksınız. Kendiniz için neyin doğru ve yanlış olduğunu bilemediğiniz için bir süre nasıl davranacağınızı şaşırıp kalıyorsunuz. İşte ben bu süreçlerden güzel farkındalıklar kazanarak sıyrıldım.
O noktada kendimi tanıma sürecim başladı ve tam bir rutin aşığı olduğumun farkına vardım. Şöyle bir psikoloji üzerine araştırmalar yaptığım zaman bunun çok farklı durumları olduğunu gördüm. İşte değişim korkusu, alışkanlık, güvende hissetme ihtiyacı bunlardan bazıları. Ama benim durumumun bunlarla hiçbir ilgisi yoktu. Ben tamamen hayatımı güzelleştirmeye çalışıyordum.
Kabul ediyorum, belki bunu bir tık güvende hissetmek için yapıyordum. Ama ben rutinin içine düşmüyordum. Kendime bile isteye rutin yaratıyordum. Durum böyle olunca, değişimden de korkmuyordum. Bizzat kendime yeni rutinler arıyordum. Bunun için çaba gösteriyordum.
Şimdi düşününce aslında bugün dahi öyleyim. İşte bu rutin sevdam bir alışkanlık haline geldi. Şunu düşünüyorum hayat devamlılığı sever. Hani bir söz var ya; "Taşı delen suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir" diyei işte bende bu sözü başucuma koydum.
Madem rutin bu kadar kuvvetli ve tılsımlı o zaman onu hayatım için güzel bir şekilde kullanabilirim. Sonuç olarak öyle de yaptım. Hatta yapılması zor olan şeyleri dahi bir rutine dönüştürünce bana kolay gelmeye başladı.
Sınavlara çalıştığım dönemlerde ders çalışmak zor gelse de, ben bunu bir rutin haline getirdiğim için benim için adeta basitleşti. Çünkü ders çalışmayı özler oldum. Mesela haftayı bölümlere ayırdım ve her hafta salı günü bunu yapacağım diye kendime bir görev koydum. İlk başlarda zor geliyordu ama sonradan o gün ve görevle aramda bir bağ oluştuğunu hissetim. İşte kendini hayatının merkezine koymak böyle bir şey diye düşündüm.
Diğer yandan bunu sevdiğin şeyler için yapmak çok başka bir duygu. Örneğin hayatımın bir döneminde polisiye hikayelere merak sarmıştım ve onları okumak bana o kadar güzel hissettiriyordu ki hayatımın sorunlarından koptuğumu hissedebiliyordum. Ama ben bir süre sonra bu okuma işini de farklı bir şekilde yapma kararı aldım. Bunu en çok verimli olacağım şekilde, diğer hayat meşgalelerine de engel olmasın diye kendimce düzenledim ve geceleri uyumadan önce haftanın iki gününde polisiye hikayelerimi okumaya başladım. Böylelikle rutinin ruhumu iyileştirdiğinin farkına vardım.
Bu yazıyı ne için mi yazıyorum? Siz de kendinize rutinler edinerek hayatınızı güzelleştirin diye. Peki, bunu nasıl yapabilirsiniz?
Kendiniz için pek vakit ayıran ve zaman harcayan biri değilseniz ilk yapmanız gereken şey günün belirli bir kısmında ne kadar olursa olsun kendinize zaman yaratmak. Tabii ki bunu kasıtlı olarak yapmalısınız ve devamlılık için çaba harcamalısınız. Çünkü hayatı gelişine yaşarsanız ondan pek de bir verim alamıyorsunuz. Bunun için neyi, nasıl ve neden yaptığımızın bilincinde olmamız gerekiyor. Diyelim ki gün içinde kendinize bir yarım saat ayıracak bir zamanınız var. Eğer her gün ise çok iyi. Yok, haftanın sadece bir günü ise o da sorun değil. Bu yarım saati tamamen ne yaptığınızın bilincinde olarak geçirin. Bu size ve ruhunuza iyi gelen her şey olabilir. Müzik dinleyebilirsiniz. Ya da her müzik olmasa da belirli müzikleri bu süre içerisine dahil edebilirsiniz. Mesela boyama yapabilirsiniz. Diğer hobilerinizle ilgilenebilirsiniz. Ama benim asıl üzerinde durduğum şey bunu yaparken başka bir şeyle uğraşmamak ve bunu rutinin bir parçası haline getirmek.
İşte hayatımızda böyle anlar yaratmak bize kendimizi çok iyi hissettirecektir. Özellikle de bunu kendiniz için yaptığınızı bilmek zihninizi ve ruhunuzu iyileştirecektir. Çünkü hayat çok yorucu. Aslında her şey sıradan ve rutin gibi görünüyor. Ama biz bunu zorunluluk olduğu için yapıyoruz ve bir müddet sonra ne yaptığımızın bilincinde bile olamıyoruz. Örneğin her gün çöpü atıyorsanız, o iki üç dakika dahi eğer ne yaptığınızın farkındaysanız yaşamı hissetmeye yetiyor. Tabii bunu anlamlı hale getiren sürekliliği.
Rutinin kötü algılanma sebebi zihnin ve hayatın monotonlaşması. Biz bunu yapmamalıyız. Her ne kadar zorunluluklarımıza bağlı kalsak da kendimize yeni rutinler yaratarak rutini bile sevebiliriz. Elbette bir süre sonra bu yarım saatlik zamanınızı farklı bir şekilde işleyebilirsiniz. Sonuçta her şey sizin mutluluğunuz için. Sırf rutine bağlandı diye kopamam diye bir şey yok. Yeni rutinlere kapınız her zaman açık olsun. Ama yeter ki neyi, neden ve niçin yaptığımızın farkında olalım.
Hayat kolay değil. Sorumluluklarımız oldukça ağır. Hepimiz günün çoğunluğunda kendi isteklerimizin dışında görevleri yapmak zorunda kalabiliyoruz. Eğer bir işte çalışıyorsanız eve yorgun argın geliyor ve geri kalan zamanda da dinlenmeye çok az vakit bulabiliyorsunuz. Öğrenciyseniz, okul, ödevler ve sınavlar. Bütün bu sorumluluklar, her ne kadar zorunluluk dahi olsa bir müddet sonra farkına bile varmadan bizi tüketiyor. Bizler ise günü geldiğinde kolumuzu kıpırdatamayacak duruma düşüyoruz.
O zaman kendimiz için oluşturduğumuz rutinlerle hayatı daha yaşanır bir hale getirelim. Çünkü her rutin sıradanlık değildir. Bazıları iyileştiricidir.
Peki, sizin rutinleriniz neler? Belki sizlerden ilham alabiliriz. 😊
Çok güzeldi.🥰
YanıtlaSilBeğenmenize sevindim.
SilHocam ben rutin şeyleri sevmiyorum hatta bir şey rutine binice bana bir şeyler ters gidiyomuş gibi geliyo mesela hayatımda bir kere bir kitabı bitirebildim onuda ince bi kitabı bi gecede inat ettiğim için bitirdim
YanıtlaSilKişiden kişiye göre değişebilir. Ama sadece kitap okuma odaklı değil farklı ve sevebileceğiniz durumlar üzerinden de düşünebilirsiniz.
SilYeni rutinler arıyorum başladım bile
SilHarika. Buna sevindim :)
Sil